ABDURRAHMAN ÖRNEK ornekabdurrahman@gmail.com

EDEBİYAT,  ŞİİR  VE İNSAN

10 Ağustos 2018 Cuma 05:32

Günümüz dünyasının belki de en çok ihtiyaç duyduğu edebiyatın  eksikliğini ve bu eksikliğin  toplumsal hayata yansımasını bir çok örnekle görüyoruz. Eğer bir toplumda yüzüne baktığınız insanlarda tebessüm oranı azalmış, mutsuz yaşama oranı artmışsa, cinnetler özellikle ailelerde küçücük  çocuk ölümlerine  sebep olmaya başlamışsa, gerginlikler artmışsa orada edebiyat  bitmiş demektir. Bugün zihnin karmaşıklığı,  kalbin kırılganlığı, hayatın stresi insanları edebiyat ve sanattan uzaklaştırdığı için birbirimize şüphe ve kuşkularla yaklaşmaktayız. Bu durumumuz maalesef davranışlarımıza da yansımaktadır. Oysa edebiyat  insanı zihnen, kalben ve ahlaken güzelleştirir. Güzelleşen insan ruhen de bedenen de güzelleşmiş olur. Edebiyat zihni ve ruhu dinginleştirirken, sanatsal estetik ile de bu güzelliği insan yaşamındaki davranışlarında sergiler. Edebiyat insan zihnini güzelliklerle tahayyür  ettirerek, sanatla birlikte görücüye çıkarır. Mesela şiir insanın ruhuna sakinlik veren ve yeri geldiğinde insanı vuslata ulaştıran güzelliktir. İyiliğin temiz ruhlarla,  meleklerle buluşma yeridir. Şiir insanın gönlüne estetik değer katar;  kuş sesi, bir dere kenarındaki su şırıltısı,  ağaç dallarının rüzgarla çıkardığı ıslık sesleri yeri geldiğinde zihinsel muhayyile sürecini devreye koyar.  Edebiyat ve şiir düşünceye kusurdan arındırılmış bir ufuk açar.  Kâinattaki ahenkle insanın kalbini ve zihnini birleştirir.  Edebiyatla zihninde tahayyül ettiğin ne kadar anlam ve güzellik varsa sanatla tuvaldeki resmi ince ince işlemeye başlarsın. Şiir kelimeleri kalbimize ilmek ilmek örer, kalbi yumuşatır, yeri gelince kelimeleri ağlatır,  beden ve kalp ile uyum sağlatır. Kelimelerin içinde insanın bedeni güzelliğinin ruhsal estetikle tamamlanması ve taşınmasına katkı sunar. Şiirle insan, hayallerle istediği her yerde özgürce ve serbestçe gezen istediği yere konan  kelebek olur adeta. Sonsuz yolculuk sahrasında var olmanın adıdır,  yeryüzünde sahip olmanın sonudur, yeniden dirilmenin başlangıcıdır. Ütopik arzuların ülkesinde umutların dalgasını bekleyen deniz sevdasıyla yandığı bekleyiştir şiir. İnsan isterse  şiirle sonsuz sessizliğe bürünür, varlığına huzur ve anlam katar. Şiir şehrin zindanlarından kaçarak suyun, ırmağın, toprağın, bülbülün , söğüt ağacının   özgür ve engin ovalarına götürür insanı. Yeryüzünün cehenneminden, avuçlarda biriken dua ile gökyüzünün cennetine sığınır. Sürekli değişiyormuş gibi gözüken ama hiç değişmeyen ovalara götürür bizi. Gönlün sevdiği her şeyi göz güzel görür, her kim ki sevmeyerek bakarsa Yusuf'u çirkin görür. Eğer bir kimse şeytana muhabbet gözüyle bakarsa  şeytan onun gözünde bir melek gibi görünür.( Sadi)

        Edebiyat kişilik gelişiminin en önemli unsurlarından biridir. İnsanın dille söyleyemediği kalbindeki patlamaların kelimelere dönüşmesidir . Meydanlarda haykıramadığın isyan duygularının şiirlerle haykırılmasıdır. Bakışlardaki aşk sürgününün tek taraflı kurbanı olduğunun  kıyılarda yalnız  kalmış yorgun çığlıkların yansımasıdır. Edebiyatla insan karşısındakine karşı duygudaşlık yapma sanatını öğrenir insan gönül dilinin o kadar da yabana atılmayacağını anlar. Yüreği su ateşiyle yanan insanın çölde  vaha avına çıkmasıdır. İsteyip de yapamadığın, ulaşamadığın nirvanalık vs.  ne varsa hepsine  kelimelerle dokunabilmek, görebilmek ve hissedebilmedir. Yüreğin derinliklerinde ruhta alev alan ateşleri, yangınları kelimelerin suları ile söndürebilmedir. İnce bir hayalin zarafetine aşk ateşiyle tutuşmuş cariyenin efendisinin zorbalığında ki tutsak bakışlarını,  hasret kelebekleriyle sevdiğinin aşk tarlalarına uçurmasıdır. Sevdiğinin ruhunun tatlılığını, sevecenliğini yüreğinden akan aşk suyu ile tatmadır.. Gökyüzüne asılı mavi denizdeki yıldızları  seyrederek sessizce konuşmaktır. Bilgiye estetik, derinlik  ve ruhi terbiye katmaktır. Çölde susuzluktan çatlamış, ölümün beyazlığı sinmiş  dudaklara damla damla su vermektir. Şiir his ve kelimeleri buluşturduğunda kalp derin bir etki altına girer. İçimizdeki tertemiz çocuksu yanlarımızı bir kelebek arzusuyla hayal ilhamının kıyılarına ulaştırır. Gecelerin mehtabında alçalan gökyüzünün hülyalı fezasında insanı seyahate çıkarır. Tutsak yürekleri geceleri Ay’la buluşturup gizli gizli dertleştirir. Yorgun kitlelerin dertli yalnızlığında her tarafı taşlaşmış kelimelerle kuşatılmış pusuda bekleyen hain okların hedefinden çıkmak için sağa sola savrulan ne yana baksa yoldaşsız insan için  bunca keşmekeşin içinde  kaderindeki yoldur edebiyat. Mehtabın alacakaranlığında gündüz görünmeyen ve Allah’ı tesbih etmek için hazır bekleyen o kadar canlıyı tefekkür etmektir. Edebiyat tarihte güzel olanlara, acılara, ağıtlara tanıklık ettiği gibi insanın zorluklarla mücadele de  kendi içindeki direncini de büyüterek üstesinden gelmesine yardımcı olmuştur.  Başkalarının kalbinde yer bulup başkalarına da kalbinde yer açan şiirlerin  satırlarında benliğini gizleyerek dertli bir avare gibi dünya kafesinin içinde kendine yer bulmaktır. Edebiyatla güçsüzlük insanlığa dönüşmektedir.  Edebiyat ve şiir  insandaki  ahlaki şahsiyetin olgunlaşmasıdır. Edebiyat insan davranışlarına estetik bir renk kattığı gibi edebiyatı hayatın hazzı gören hedonizme karşı insan nefsini dizginleyen bir nefis terbiyesidir de aynı zamanda.  Bazen sende kalmasını istediğin anlamları insanlardan kurtarmak için  inziva sevdasıyla  çekilmektir hayatın dışına. Ve edebiyat kirlenmiş bu hayatta insan kalabilmektir.

 

YORUMUNUZU YAZIN ...
Farklı olanı seçin:
# # # # # #