Teslim olduk çünkü teslim olmakla emrolunduk (zümer 12) İlk teslimiyet sözünü galu belada vermiştik. Kötülük adına ne varsa hepsinden sıyrılarak, her türlü hayasızlıktan arınarak, iyiyi yoldaş edinerek vicdanı, teslimiyetin merkezine alarak teslim olduk. İman, adalet ve insanlık gibi kavramların insanın özünü temsil ettiğini düşünerek teslim olduk. Bu dinin teslim olmuşları olarak; Allah’ın bizlere giydirdiği temiz elbiseleri kirletmemek için teslim olduk. Salih imanımızı, sahih ahlakımızı, sahih adaletimizi, saygımızı, insanlığımızı ve insanlığa değer katacak özgün, yapıcı eleştirel düşünceleri, konuşmak ve yaşamak için teslim olduk.
Sonra erdemli olan ne varsa hepsinden uzaklaşarak, uygulamadaki paradokslarla, tahammülsüzlüğe, sabit görüşlülüğe ve tek yönlü düşünmeyle temsiliyetçi bir kimliğe bürünmüş olduk. Yüzeysel düşüncelerle güçlülerin memnun olacağı düşünceleri tekrarlayıp durduk. Aşkla, heyecanla, şeksiz, şüphesiz kabullendiğimiz teslimiyetimizi maalesef kaybettik. Özgür ve özgün olmak için bağlandığımız teslimiyetimizi, temsiliyetimizle beraber tutsak ve köle ettik. Teslimiyetimizi Allah’ın bize bahşettiği varlıksal sıfatlarla yerine getirirken, temsiliyetimizi kendi kazandıklarımız ve sahip olduklarımız üzerinden yerine getirdik. Teslimiyetimizi ahlaki değerler üzerinden oluşturmuşken, temsiliyetimizi menfaatler üzerinden meşrulaştırdık. Teslimiyetimiz Allah’ın ruhundan üflemesiyle güçlü bir iradeye dönüşmüşken, temsiliyetimiz kendi kazandıklarımızla ruhsuzluğa dönüştü. Teslimiyette rabbimiz birken, tevhit varken, temsiliyette ilahları yarıştırdık ve şirklerle yaşar olduk. Teslimiyette mütevazi, samimi, mağrur ve her türlü kibirden arınmışken, temsiliyette kibir, gurur, başkasını yok sayma, gücü menfaati için kullanma hastalığına düştük. Teslimiyetle önyargılardan arınık tekamülle hareket ederken, temsiliyetle tamamen şüpheci ve yargılayıcı bir kişiliğe büründük.
Teslimiyetle o günün küçük, akla gelmeyen bedevi ve vahşice bir yaşamından sıyrılarak, o günün dünyasına hakim olan ve kendinin dışındakilere meydan okuyan debdebeli yaşam sahibi,Roma,Sasani ve Hindistan gibi köklü medeniyetleri yerle bir ettik. Teslimiyetimizle dünyaya insanın hiçbir dönemde karşılaşamayacağı insan ve vicdan algısını yerleştiren bir düşüncedeyken, bugün temsiliyetimizle alaşağı olup, değer algısı ve kavramların arasında kendimizi arama ve bulma krizi yaşıyor olduk. Teslimiyette insan kendisi iken, aradığında kendisini bulmuşken, dünyayı keşfetmeyi varlığının bir parçası saymışken, temsiliyette kendisini ihmal eden, kendisini başkasının otoritesi ile var kılan bir varlığa dönüşmüştür. Teslimiyette yapacağımız her iyi olanı Allah’ın rızası için yaparken, temsiliyette ise kendimize fayda ve çıkar sağladığı için yaptık. Teslimiyette Allahın boyası ile boyanmışken, temsiliyette kulun, makamın, paranın ve binbir çeşit maddi çıkarın boyası ile boyandık. Teslimiyet insan olmanın, sorumluluk sahibi olmanın gereği iken, temsiliyet boş, bilinçsiz ve amaçsız bir hayatın gereği olmuştur. Teslimiyetle cennetin sahibi iken, temsiliyetle yeryüzünde yüzüstü bırakılan bir kiracı olduk. Teslimiyetle biz ve birlikte iken, temsiliyetle ben olduk. Teslimiyetle bireysel çıkarlardan, cazibelerden, alışkanlıklardan kurtulmuşken, temsiliyetle alışkanlıkların tiranlığına teslim olduk. Teslimiyetle emaneti yüklenmişken, temsiliyetle emanete ihanet eder olduk. Ve teslimiyetle insan olmuşken ,temsiliyetle insanlığı katleder olduk.